-
1 iğne işi
n. needlework* * *1. needlework 2. stitchery -
2 iğne işi
needlework -
3 iğne işi yapan
needleworker -
4 petek biçiminde iğne işi
n. smocking -
5 iğne
iğne Nadel f; Nähnadel f; MED Injektionsnadel f; Injektion f, Spritze f; Angelhaken m; fig Nadelstich m, Stichelei f; Stachel m der Biene; BOT Griffel m; MIL Schlagbolzen m;iğne atsan yere düşmez (ein Gedränge), dass keine Stecknadel mehr zu Boden fallen kann;iğne deliği (oder gözü) Nadelöhr n;iğne işi Nadelarbeit f;iğne iplik fig Haut und Knochen;iğne üstünde oturmak fig wie auf glühenden Kohlen sitzen;-e iğne yaptırmak jemandem eine Spritze geben lassen;iğne yastığı Nadelkissen n;iğne yemek eine Spritze bekommen;iğneye iplik geçirmek einen Faden einfädeln -
6 iğne
"1. needle, sewing needle. 2. pin, straight pin; safety pin. 3. brooch, pin. 4. pointer, needle (of a gauge). 5. style, gnomon (of a sundial). 6. stinger, sting (of an insect). 7. bot. style. 8. fishhook. 9. needle (of a coniferous tree). 10. needle, hypodermic needle. 11. syringe, hypodermic syringe. 12. shot, injection. 13. pricking sensation, prick, pricking. 14. biting remark. - atsan yere düşmez. colloq. The place is packed./It´s bursting at the seams. - deliği/gözü the eye of a needle. - deliğinden Hindistan´ı seyretmek to be able to draw important conclusions from a small event. - ile kuyu kazmak 1. to try to do a hard job with pitifully inadequate means. 2. to do a job that demands a lot of time and patience. - ile vermek /ı/ to give (a medicine) hypodermically. - ipliğe dönmek to become very thin, turn to skin and bones. -ye iplik geçirmek to thread a needle. -den ipliğe kadar including even the smallest items. - iplik kalmak to become very thin, turn to skin and bones. - işi needlework. (Önce) -yi kendine batır, (sonra) çuvaldızı ele/başkasına. proverb Prick yourself with a needle before you stick a darning needle into others. - topuzu/topu head of a pin, pinhead. - üstünde oturmak to be on pins and needles, be on tenterhooks. - yapmak/vurmak /a/ to give (someone) a shot, give (someone) a hypodermic injection. - yastığı pincushion. - yemek to be given a shot, be given a hypodermic injection. - yutmuş maymuna dönmek/- yemiş ite dönmek to turn to skin and bones." -
7 stitchery
iğne işi -
8 needlework
iğne işi -
9 stitchery
iğne işi -
10 needleworker
iğne işi yapan -
11 needlework
igne isi, isleme -
12 stitchery
igne isi, isleme -
13 needleworker
iğne işi yapan -
14 iş
ко́поть (ж)* * *1) врз. рабо́та, трудişe almak — приня́ть на рабо́ту
iş anlaşmazlıkları — юр. трудовы́е спо́ры
işten atmak — вы́гнать с рабо́ты
iş borsası — би́ржа труда́
iş emniyeti — юр. безопа́сность труда́
işe geç kalmak — опозда́ть на рабо́ту
iş güveni — охра́на труда
iş haftası — юр. рабо́чая неде́ля
iş hukuku — юр. трудово́е пра́во
iş kazaları — несча́стные слу́чаи на рабо́те
işten olmak — лиша́ться рабо́ты
iş sözleşmesi — юр. трудово́е соглаше́ние
iş ücreti — зарпла́та
iş vermek — дава́ть / предоставля́ть рабо́ту
2) де́ло, обстоя́тельство, положе́ние веще́йiş böyle iken — раз де́ло обстои́т так
karışık iş — запу́танное де́ло
3) де́ло; заня́тие; слу́жбаdevlet işleri — госуда́рственные дела́
işim başımdan aşkın — у меня́ дел по го́рло
şimdi işi var, gelemez — сейча́с он за́нят, прийти́ не смо́жет
işi nedir? — что он де́лает?, чем он занима́ется?
işim olmasa, sana yardım ederdim — е́сли бы я не был за́нят, я бы тебе́ помо́г
sonunda bir iş buldu — наконе́ц он нашёл [себе́] заня́тие
iş cevreleri — деловы́е круги́
4) рабо́та, изготовле́ние, произво́дство, трудiğne işi — вышива́ние
yapı işleri — строи́тельные рабо́ты
5) де́лоişimi görmediler — моё де́ло не рассма́тривали
bu, işimi bozdu — э́то испо́ртило моё де́ло
bu, bir zevk işidir — э́то де́ло вку́са
••işi üç nalla bir ata kaldı — погов. оста́лось нача́ть и ко́нчить
her işte bir hayır var — погов. нет ху́да без добра́
- iş açmakişim iş kaşığım gümüş — погов. у меня́ дела́ на мази́
- işinin adamı
- işi aksi gitmek
- işin alayında olmak
- işi Allaha kalmak
- işi anlamak
- iş ayağa düşmek
- işine bak!
- işin başı
- iş başa düşmek
- işler becermek
- iş bilmek
- işini bilmek
- işini bitirmek
- iş bitmek
- işi bozmak
- işi bozulmak
- işi ciddiye almak
- iş çatallanmak
- iş çevirmek
- iş çığrından çıkmak
- iş çıkarmak
- iş çıkmak
- iş dayıya düştü
- iş değil
- işten değil
- iş düşmek
- işi düşmek
- iş etmek
- işten el çektirmek
- işe girmek
- iş görmek
- işini görmek
- iş göstermek
- işi gücü bırakmak
- işten güçten kalmak
- işin içinden çıkmak
- işin içinden sıyrılmak
- işin içinde iş var
- iş ki...
- iş ki sınıfını geçsin
- iş mi?
- işin mi yok?
- iş inadına bindi
- iş işten geçti
- iş işten geçmişti
- işi iş olmak
- iş karıştırmak
- işin kolayına kaçmak
- işe koşmak
- işin kötüsü
- iş ola
- iş olacağına varır
- iş olsun diye
- işi oluruna bırakmak
- işi pişirmek
- işi rast gitmek
- işin rengi değişti
- işi resmiyete dökmek
- iş sarpa sarmak
- işi savsaklamak
- işi şakaya vurmak
- işi tatlıya bağlamak
- işi temizlemek
- işin tuhafı
- iş tutmak
- işin ucu
- işin ucu bana dokundu
- işini uydurmak
- işi vurmak
- işe yaramak
- iş yok
- işini yoluna koymak -
15 needlework
n. iğne işi, dikiş* * *iğne işi* * *noun (work done with a needle ie sewing, embroidery etc.) dikiş, nakış işi -
16 smocking
n. büzgü, petek biçiminde iğne işi -
17 smocking
n. büzgü, petek biçiminde iğne işi -
18 vurmak
бить ударя́ть шлёпать* * *- ur1) -e врз. бить, уда́рить; нанести́ уда́рbaşına vurmak — а) бить по голове́; б) перен. уда́рить в го́лову
masaya vurmak — бить по столу́
tuşlara vurmak — ударя́ть по кла́вишам
elmaları dolu vurdu — я́блоки поби́ло гра́дом
2) -e стуча́тьcama vurmak — стуча́ть в окно́
soğuktan dişleri birbirine vuruyordu — он стуча́л зуба́ми от хо́лода
3) проника́ть, проса́чиваться, пробива́тьсяışık dışarıya vurdu — свет прони́к нару́жу
kalbinin temizliği çehresine vurmuş — его́ че́стность напи́сана у него́ на лице́
rüzgâr buraya vurmuyor — ве́тер сюда́ не проника́ет
4) -i срази́ть, уби́ть, застрели́тьayıyı vurmak — застрели́ть медве́дя
haydudu vurmuşlar — банди́та уби́ли
5) -i, -den тж. перен. ра́нитьonu kolundan vurmuşlar — его́ ра́нили в ру́ку
duvara boya vurmak — покра́сить сте́ны
tahtaya cıla vurmak — покрыва́ть ла́ком до́ску
yakı vurmak — прикла́дывать пла́стырь
damga vurmak — поста́вить печа́ть
bir yere destek vurmak — ста́вить подпо́рку
yama vurmak — положи́ть запла́ту
zincire vurmak — закова́ть в кандалы́
7) -i, -e умножа́тьikiyi dörde vurursak sekiz eder — е́сли помно́жить два на четы́ре бу́дет во́семь
8) -i, -e превраща́ть что во чтоişi şakaya vurmak — обрати́ть де́ло в шу́тку
9) -i, -e вонза́ть, втыка́ть, вса́живатьbıçak vurmak — втыка́ть нож
hastaya iğne vurmak — сде́лать больно́му уко́л
10) -i разг. присва́ивать; гра́бить11) -e вреди́ть, причиня́ть вред здоро́вьюkömür başıma vuruyor — у́голь вызыва́ет у меня́ головну́ю боль
12) появи́ться; пойти́ (откуда-л.)su dışarı vurdu — вода́ пошла́
13) -i натира́тьçizme ayağmı vurdu — сапо́г натёр мне но́гу
14) арго пить, выпива́ть, закла́дывать••vur patlasın çal oynasın — погов. дым коромы́слом, пир горо́й (букв. бей, пусть ло́пнет, игра́й, пусть пля́шет)
vurdukça tozar — погов. чем да́льше в лес, тем бо́льше дров
- vur aşağı tut yukarıvur dedimse ya, vur dedikse öldür demedim ya, vur demedik ya — погов. е́сли сказа́ли "уда́рь", то ведь не говори́ли "убе́й"
- vurduğu yerden ses gelmek -
19 darn
(giysi, çorap, vb.) igne ile örerek onarmak, yamamak, örmek,örme isi; örülmüs yer -
20 needlepoint
oya isi, igne dantelasi
См. также в других словарях:
iğne — is. 1) Dikiş dikmeye yarayan, ince, ucu sivri, bir ucunda iplik geçecek deliği bulunan çelik araç 2) İki şeyi birbirine tutturmaya yarar ince, uzun, ucu sivri, metal araç Çengelli iğne. Toplu iğne. 3) Toplu iğnenin süs olarak kullanılan, iri… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iğne ile kuyu kazmak — yetersiz araçlarla, sürekli ve sabırlı bir biçimde çalışıp çok güç olan veya çok ağır yürüyen bir işi başarmaya çalışmak İğne ile kuyu kazmak gibi bir şeydi oymacılık. Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük
işleme — is. 1) İşlemek işi 2) Şiş, tığ, iğne vb. araçlarla elde yapılan, örgü, nakış, oya gibi işlerin genel adı, el işi Her dokuma parça renkli işleme ve oyalarla bezenmişti. F. R. Atay 3) sf. İnce ve süslü işlenmiş 4) mec. Herhangi bir konuyu ele… … Çağatay Osmanlı Sözlük
boncuklanış — is. Boncuklanma işi veya durumu Şampanya bardağına uzandı, ışığa tutup içkinin iğne ucu boncuklanışını seyretti. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
çırpma — is. 1) Çırpmak işi 2) Kumaşın kenarını kıvırıp dikmek için iğne, kenara göre çapraz tutularak ve çift kattan batırılıp tek kattan çıkarılarak yapılan dikiş biçimi … Çağatay Osmanlı Sözlük
dövme — is. 1) Dövmek işi 2) Vücut derisi üzerine iğne vb. sivri bir araçla çizilmek ve içine renk veren maddeler konulmak yoluyla yapılan yazı veya resim 3) sf. Kızgın durumdayken dövülerek biçim verilmiş (metal eşya) 4) sf. Dövülerek yapılan Dövme… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iğnelenmek — e 1) İğneleme işi yapılmak veya iğneleme işine konu olmak 2) nsz İğne batar gibi acı duyulmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
susma — is. 1) Susmak işi On dakika bir mecliste insanların susması korkunç bir şeydir. S. F. Abasıyanık 2) Türk nakışlarında bir iğne türü Birleşik Sözler susma hakkı … Çağatay Osmanlı Sözlük
takılmak — nsz 1) Takma işi yapılmak Kendisine bu ad takılmış, takıldığı gibi de kalmıştır. M. Ş. Esendal 2) e Denge bozulacak bir biçimde bir yere dokunup aksaklık ortaya çıkmak Önünü çok iyi göremeyen hayvanın ayağı bir taşa takıldı. O. C. Kaygılı 3) e… … Çağatay Osmanlı Sözlük